26 Ocak 2011 Çarşamba

...

"ikimiz de bütün becerileri, yetenekleri, bezemeleri ve düzenlemesiyle konuşma sanatını kullanma eğilimindeyiz. sen de ben de, dostlukla konuşma sanatının pek kolay uyum sağlamadığını anlamak zorundayız. yürek yalındır, yüreğin görüntüleri temel şeylerdir, oysa konuşma sanatı sosyal bir araçtır. bu nedenle konuşma sanatından yalın konuşmaya dönme konusunda anlaşalım mı?"

25 Ocak 2011 Salı

...

"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum Ve hepsine haykırmak istiyorum Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin "medeni durum" dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak, ya da sayılmak benim gerçeğim değil Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim Hem de hiç bir çaba harcamadan Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan İstediğiniz düzene (ayak uydurmak) o denli kolay ki

Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok Aranızda dolaşmak için giyiniyorum İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için Aranızda dolaşmak için çalışıyorum İstediğimi çalışmama izin verdiğiniz için İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz

Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz Evlerinizle Okullarınızla İş yerlerinizle Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz Ölmek istedim, dirilttiniz Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz Aç kalmayı denedim, serum verdiniz Delirdim, kafama elektrik verdiniz Hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk Ben bütün bunların dışındayım Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."

24 Ocak 2011 Pazartesi

ben bir şehirden giderken

iğneyi kendime çuvaldızı başkasına batırıyorum. iğne işini iyi görüyor. film şeridi gibi her şey gözlerimin önünden geçerken, ara ara pause tuşuna basıyorum, ordaki çekim hatası içime içime işliyor.

iyi bir sanat yönetmeni olamadım. dekor yapamadım. oysa ki bir ev çiçekle güzeldir. ben içim olduğu gibi dışardan görünse, ikimiz için de daha iyidir sandım, yanıldım. karalar bağladım, hata mı ettim? oysa benim içimde de kırmızılara, morlara, hatta pembelere yer vardı. uygun zamanı bekledim, hata mı ettim?

sana sende olmayan hiçbir şey vadetmedim, acı acı gülümsüyorum. ne kadar aynı olursak o kadar iyiydi, hata mı ettim? hayat iki kişiliktir, bilerek ve isteyerek kimseyi yalandan kozamıza yaklaştırmadım, yoksa seni rahatsız mı ettim?

diyelim ki provaydı. asıl gösterinin provasında o kadar çok hata vardı ki let the show begin bile diyemedim, acı acı gülüyorum. metafor kusuyorum, hala gülüyorum. elimden tutan minicik bir balığın kayışı gibiydin, denizden çıkamıyorum, onu arıyorum. oysa ki yüzme bilmem ben. metafora doyuyorum.

çeyrek asırdan biraz az zamandır yaşıyorum. bundan sonraki ile ilgili hiçbir planım yok. sek sek oynuyorum, tebeşirim bitti, çizginin devamını göremiyorum. gözüme perdeler inse, görmek de istemiyorum. kulaklarını tıkamış hepsi. karabasanın ortasında çığlık atarsın sesini duymazlar ya, biz uyanığız, her sözün çığlık olduğunun farkında değiller. diyorum ki olmuyor, yapamıyorum, salın beni. no, we will not let you go.

let me go.

22 Ocak 2011 Cumartesi

...

"Allahım, onu neden yalnız bıraktın? neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? neden, apartmanın bodrumunda saklambaç oynarlarken ayla'yla yalnız kaldığı zaman kıza dokunacak cesareti vermedin ona? oysa, bu çeşit küçük cesaretleri en değersiz kullarından bile esirgememişsindir isa' yı neden bu kadar geç tanıttın ona? neden günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona da vermedin? selim de, kendi çapında birkaç kişiyi kandırabilirdi senin yolunda meyveleri gösterdin de ağaca çıkma becerikliliğini esirgedin neden küçük yaştan latince, eski yunanca, fransızca, ingilizce filan öğretmedin ona? (sen ki bütün dilleri ezbere bilirsin) dua etmesini bile öğretmedin ona evde yalnız kaldığı geceler, karanlıkta yorganı başına çekti ve ter içinde, mısra 193 ile mısra 214 arasında söylediği gülünç yakarmayı uydurabildi o zor şartlar altında daha iyi bir şeyler söyletemez miydin? neden, onu canı kadar seven annesinin bile selim'i ; 'benim korkak oğlum' diye okşamasına göz yumdun? 'benim akıllı oğlum, güzel oğlum' dediği zaman da neden, şımarmasını önlemedin? bir duvardan duvara çarpıp durdun onu bir uçtan bir uca itip durdun onu öğretmeni 'yalan söyleme, bu resmi sen yapmadın,' dediği zaman neredeydin? neden, bir karşılık bulmasına yardım etmedin? oysa, o resmi selim yapmıştı on bir yaşında, 'benim kızla konuşuyorsun,' diye erdal' dan ilk tokadı yediği zaman, aslında kızla konuşmamıştı neden, babasının verdiği on liranın üstünü bir kerede yolda düşürmesini sağlamadın da, önce iki buçuk lirayı düşürdü ve koşa koşa dönüp parayı ararken kalan dört lirayı da kaybetti? soruyorum: neden? sonra, neden karakola gönderdin selim' i parayı bulan oldu mu diye sormaya? neden polisleri güldürdün ve selim' i ağlattın? polisler daha mı iyiydi selim'den? biliyorum, isa daha büyük acılar çekti diyeceksin bu kadar ayrıntılara girmez diyeceksin asıl, ayrıntılara girmeliydi bence her şeyi yaşamalıydı ilkokula göndermeliydin isa'yı da selim gibi sonra selim senin oğlun değildi ki olsaydı da bilmiyordu biliyorum bunlardan daha acıklı sözler yazdı romancılar, diyeceksin ben daha neler duydum, diyeceksin demek bunu söylemekle bitiyor her şey sen onlara inan (ne kaybettiğini bilmiyorsun onlara inanmakla) küçük ayrıntılara daha girme bakalım isa'nın ikinci gelişiyle durumu kurtaracağını sanıyorsun selim de ikinci kere gelirse görürsün yalnız, bu sefer lütfen aynı zamanda gelsinler artık araya gene binlerce yıllık bir uçurum koyma sonunda, ilk gelişlerinde yaptığın gibi ikisini de yalnız bırakma"

17 Ocak 2011 Pazartesi

neşet ertaş'ın bağlamasının tezenesi olayım, beni biraz anla. beni anlamaya çalışmadan anla. yüzüme baksan anlasan, yormasan da kelime olmasam, çok mu?

14 Ocak 2011 Cuma

DFKD

finaller yaklaşıyor. yaklaşsın bananesi.

"Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının isteğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi?"

değişsin bananesi.

"bir idamlık ali vardı asıldı, kaydını düştüler mühür basıldı"

basılsın bananesi.

"sevmek kimi zaman rezilce korkuludur, insan bir akşamüstü ansızın yorulur"

yorulsun bananesi.

kutsal görüneni hafife almak, acıtana gülüp geçmek, önemli olanın önemini kaybetmesi yapabileceğimin en iyisiymiş. kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardan korkun, hoyratlıkları seni, beni, herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir. ve güveni vaaz edenlerin güvenilirliğe ihtiyacı var.

"yani, hani, mesela zannediyorsun ki bir yoldan birisi gelecek, boş uzun bir yol, devamlı ona bakıyorsun. sonra kimse gelmiyor"

ben seni hiç unutmayacağım. unutma bananesi.

13 Ocak 2011 Perşembe

"yaradılışın ilk sabahı yazılanı, kıyamet gününün şafağı okuyacak"

9 Ocak 2011 Pazar

sen

hep haklı olmak zorunda mısın?

sevgili cemal süreyya;

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar