30 Kasım 2010 Salı

eski

işte yine gelmiş. aynı bankta oturuyor. obsesifliğinden kuşku duyuyorum. her zaman giydiği tişörtünün üstüne bugün hava serin diyerek bir hırka geçirmiş. hırka küçük omuzlarını daha da küçültmüş sanki. ama her haliyle daha bir yakışıklı görünüyor gözüme.

yine müzik dinliyor. elleri ceplerinde. şimdi bir güvercin ayaklarının hemen dibine kondu. ayağıyla yere hafifçe vurup güvercini kaçırıyor. bu benim güvercinlere verdiğim tepkinin aynısı. onu daha da bir seviyorum.

şimdi yanına gitsem, 'ne dinliyorsun?' diyerek kulaklığının birini alıp teklifsizce kulağıma taksam, o şarkı en sevdiğim şarkı çıksa ya... sonra otursam o bankta, havadan sudan sohbet etmeye başlasak, konuşsa ses tonunu sevsem, gülse gülüşünü, kendindeneminveaynızamandaoldukçaçekingenhali bana beni hatırlatsa, milyonlarca ortak nokta bulup sırnaşsam, sonra bir şey söylese, hiç de olmayacak şeyler dese, hemen anlasam O olmadığını...

yok bu karanlık böyle iyi, aferin tanrıya. deneyip yanılmaktansa, denemeden emin olmayı tercih ederim. en iyisi hiç konuşmaması.
bak! düşün evlat. bu ne biliyor musun? bir rüya. hani bazen çok kötü kabuslar görürsün, sonra uyanırsın. bu da öyle bir rüya işte.

26 Kasım 2010 Cuma

bi dakka?

hayatın neresinden dönersen kardır beyim. beyim? "ben, ömründe karıncayı incitmemiş yaşar usta, gözümü kırpmadan öldürürüm kendimi" ve sizden iyi olmasın, intiharda birinci.

lafını kesemezdi, aklı kesmezdi, irtibatı kesemezdi ama bizimki çok güzel bilek keserdi. sağdan sola itinayla. intihara gösterdiği özeni kendine gösteremedi. yazık.

orada ne bulmayı bekliyordu, biz bilemedik. "sen hangi aşkları içinde taşıdın da, şimdi ölümün yolunu gözlüyorsun" diye sormuş bulunduk. dedi ki, sanırım canım sıkıldı, gidişimi başka türlü açıklayamıyorum.

ee güzelim, sen onu başka türlü açıklayamazsan, bunu da başka türlü sevemezsen, daha ne kalır geriye?

"ümit işkenceyi uzatır" nietzsche oldukça alman ve karamsardı. sen de olabildiğince türk ve bir o kadar da arabesksin. sokağın ruhu sirayet etmiş üstüne. üstüne üstüne kusmuş olanca dehşetiyle. ve sen izlemişsin, dursun, bitsin bile diyememişsin. bence de git.

yoo, haksızlık etme kendine. hala bazı konularda senden hünerlisini görmedim. derin, derin, derin, dışarda, hem içerde hem dışarda, arada, arada, arada, ara sıra...

mezarlık genişliyor farkında mısın? kırkı çıkmadan birinin, diğerini gömüyorsun.

9 Kasım 2010 Salı

bazen

dik durmaya çalışmak öylesine zor ki. ne olursa olsun ezilmemeye, ezmemeye çalışmak. koşup koşup sarılmak isterken, koşarcasına uzaklaşmak öyle zor. sana yakıştırmadıklarını yapmak zor, kan akıtmak zor. komikmiş gibi yapmak, ilgileniyormuş gibi yapmak, ölmüyormuş gibi yapmak da zor. Zoru severdik de, e be tanrım, bu kadarı da…