11 Ocak 2013 Cuma

vücut ısıtan bitkisel yağ tarifi


acı dolu, dram dolu yazılarıma bir anlık olsun ara veriyor ve sizi bu dondurucu soğuklardan koruyacak formülü açıklıyorum sevgili okur. amme hizmeti gibi düşünün.

gereken malzemeler

bir yemek kaşığı gül kurusu
4 adet kök zencefil
bir yemek kaşığı tane karabiber
bir avuç defne yaprağı
bir yemek kaşığı darıfülfül
üç-dört adet çubuk tarçın
bir yemek kaşığı lavanta

şimdi öncelikle temiz ve boş bir kavanoz buluyoruz. malzemeleri kavanoza dolduruyoruz. arkasından saf zeytinyağını malzemelerin üstünü tamamen kapatacak şekilde döküyoruz. sonra kavanozu bir tencereye alıp, tencereye de kavanozun yarısını kapatacak oranda su dolduruyoruz. daha sonra kısık ateşte bir saat bu şekilde ısıtıyoruz. suyun kaynamasına izin vermemeli bu yüzden de ocağın altını sürekli olarak kontrol etmeliyiz. bu işlemden sonra kavanoz soğuyunca bir süzgeç yardımıyla yağı süzüp daha küçük bir şişeye dolduruyoruz. yağımızı soğuğa çıkmadan önce üşüyen yerlerimize bir güzel sürüyoruz ve artık üşümüyoruz. dışardan eve geldiğimizde duş alıp yağı temizliyoruz ama pisliğin lüzumu yok.

hadi bakalım allah kazanlarınızı kaynatsın!

9 Ocak 2013 Çarşamba

"benim şüpheye düşme hakkım var tanrım. ya sen, sen de mi şüphedesin? sen bilmiyor musun kimin iyi kimin kötü olduğunu? tanrım, az sonra o kıvırcık saçlı oğlan çocuğunu parçalayacaklar görmüyor musun? kundaklarındaki bebekler de mi kötü? bak! oradalar aşağıda, hiçbir şeyin farkında değiller, şarkı söylüyorlar, bu bir ilahi tanrım. sana söylüyorlar, duymuyor musun? niçin sonra hesap soracakmışsın? şimdi, şimdi yapabileceğin bir şey yok mu? tanrım, senin gücün her şeye yetmez mi? şimdi, şimdi istiyorum senin gücünü görmeyi, şimdi göstermezsen sonra hiç göstermesen de olur.

biz niçin uçuyoruz böyle, acının zamansızlık içinde asılı duruşunu seyretmek için mi?"

6 Ocak 2013 Pazar

yani bütün güllerin ona mı... ya ben bu fidanları nereye gömeyim?

5 Ocak 2013 Cumartesi

bazen olur, eksikliğini hissettiğiniz şeyleri bir valize koyup yanınızda taşınırsınız. ağır geldikçe de bir bir çıkarır atarsınız.

o soğuk mu soğuk kış günü neden bu yola çıkmıştım hatırlamıyorum. orada ne vardı, ne görmeyi umuyordum bilmiyorum. bütün gözlerimi arkamda bırakmış ve artık yıllanmış bir kokunun peşine düşmüştüm.

şehre girdiğinizde önce sağa sonra sola bakmalısınız. daha önceki yılgınlıklar sizi usandırmamalı. eski bir şeye yeniymiş gibi bakmak ancak yüksek ruhlu insanlara nasip olabilecek bir yetenektir. bu yüzden saatlerce boynunuz bükük yürüdüğünüz yolları, oturup ağladığınız bankları ve belki de tüm gençliğinizi serdiğiniz sokakları ilk defa görüyor-muş gibi yapabilmelisiniz. dünya eğer bir sahneyse sahiden elinizden gelen en iyi oyunu oynamalısınız.

o zamanlar zaman geçiyordu işte bir şekilde. hiçbir şey yapamazsak bir minibüse atlayıp ilk gördüğümüz parkta sabahlıyorduk. üstelik yağmurları vardı hediye gibi gelen. nerden bakarsak bakalım her şey güzel görünüyordu işte.

zaten kolay kolay mutlu olamayan bir insansanız ve hayatta sizi mutlu edebilecek tek şeyi bir şekilde yitirdiyseniz ancak işte böyle camlara hohlayabilirsiniz.