*kırk yaşından fazla yaşamak bence ayıp bir şeydir. bayağılığın ve ahlaksızlığın ta kendisidir. ancak aptallar ve namussuzlar yaşarlar kırk yaşından sonra. ben bunu o saygın, güzel kokular sürünmüş yaşlıların yüzüne bile söylerim. benim buna hakkım da var.
*sevgili okuyucularım, ant içerim ki her şeyi tam anlamıyla anlamak bir hastalıktır.
*bazen, hem de, hem de nasıl desem, tam anlamıyla, eskilerin deyişiyle "tüm yüce ve güzel şeyler"in inceliğini kavramaya hazır olduğum anda, evet tam öyle anlarda, bunları duyumsayacağıma gereksiz, saçma sapan davranışlarda bulunuyorum.
*ben niçin iyilik, yücelik, güzellik gibi şeyler konusundaki anlama gücüm arttıkça bataklığıma daha çok gömülüyordum ve boğulacak duruma geliyordum?
*zavallı fare ilk gücenikliğinin yanına yeni sorular, kuşkularla dolu yeni aşağılanmalar, yeni güceniklikler katmış ve olayın çevresine çözülmesi gereken öylesine yeni sorunlar yığmıştır ki, ne yapacağı konusunda tam bir kararsızlığa ve şaşkınlığa düşmüştür.
*tam anlamıyla anlama gücüne sahip bir kişi kendisine hiç saygı duyabilir mi?
*kendimi çeşitli kılıklara sokarak hırpalamamın nedenini sorarsanız, size işsizlikten, boş durmaktan canım sıkıldığı için tüm bunları denedim diye cevap vereceğim.
*hatta bana göre insanı en uygun ifadeyle iki ayaklı nankör bir yaratıktır diye tanımlamak gerekir.
*acı, camdan saraylara ise tümüyle yabancıdır. acı, kuşku demektir, yadsıma demektir. içimizde kuşku uyandıran camdan bir sarayı düşleyemeyiz bile.
*notlarıma başlarken, anlamanın insanın baş belası olduğunu söylemiştim. ama yine de biliyorum, insan bunu sever ve dünyanın en çekici şeyleriyle bile değişmez.
*kendi huzurum için dünyayı beş paraya satarım ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder