30 Kasım 2010 Salı

eski

işte yine gelmiş. aynı bankta oturuyor. obsesifliğinden kuşku duyuyorum. her zaman giydiği tişörtünün üstüne bugün hava serin diyerek bir hırka geçirmiş. hırka küçük omuzlarını daha da küçültmüş sanki. ama her haliyle daha bir yakışıklı görünüyor gözüme.

yine müzik dinliyor. elleri ceplerinde. şimdi bir güvercin ayaklarının hemen dibine kondu. ayağıyla yere hafifçe vurup güvercini kaçırıyor. bu benim güvercinlere verdiğim tepkinin aynısı. onu daha da bir seviyorum.

şimdi yanına gitsem, 'ne dinliyorsun?' diyerek kulaklığının birini alıp teklifsizce kulağıma taksam, o şarkı en sevdiğim şarkı çıksa ya... sonra otursam o bankta, havadan sudan sohbet etmeye başlasak, konuşsa ses tonunu sevsem, gülse gülüşünü, kendindeneminveaynızamandaoldukçaçekingenhali bana beni hatırlatsa, milyonlarca ortak nokta bulup sırnaşsam, sonra bir şey söylese, hiç de olmayacak şeyler dese, hemen anlasam O olmadığını...

yok bu karanlık böyle iyi, aferin tanrıya. deneyip yanılmaktansa, denemeden emin olmayı tercih ederim. en iyisi hiç konuşmaması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder